Eserler

Gelecek yüzyıl birçok olaya şahit olacaktır. Olaylar işletme yönetimi alanında yaşanacak Büyük Tufanın habercisidir. Böyle bir tufanın 1929 ve 2008’de yaşananlardan çok daha büyük olacağını şimdiden söyleyebiliriz.
Gelecek yüzyılda yöneticilerin Benlik Teknesi, Büyük Tufanla alabora olacak. O gün teknelerini ilk terk edenler yöneticiler olduğu görülecek. Yöneticilerin Benlik Teknesi kapitalizm denizine savrulacak ve yöneticiler dev dalgalar arasında hayatta kalmaya çalışacak. Yaşanacak hengâme, herkesin bir cansimidi aradığı ama bulamadığı bir hengâme olacak. Daha sonra tabii ki Nuh’un kurtarıcı gemisi ufukta görünecek. Gemi, boğulmak üzere olanlara yanaşacak. Gemiden her birine birer cansimidi atılacak. Böylece yöneticiler büyük tufandan kurtulacaklar.
Mükemmel Yönetim Ruhu kitabımızda gelecekle ilgili muhtemel yaşanacak tufana dair hazırlıklar yer almaktadır. Yine cansimidi dediğimiz şeyin ne anlama geldiği ve kimlerin gemiyi imar ettiği anlatılmaktadır. Cansimidinin aslında üçüncü prensip olduğu ve üçüncü prensibi de üç büyük mütefekkirin kurguladığı anlatılmaktadır. Ayrıca üç mütefekkirin içinde bulunmadığı hiçbir hazırlık tam ve yeterli olmayacaktır. Bugün “neden” sorusuna cevap verilememesinin sebebi üç mütefekkirin işin içine katılmaması olmuştu.
Mükemmel Yönetimin Ruhunu; yani Cansimidini, yani Nuh’un Gemisini, yani Üçüncü Prensibi üç büyük mütefekkir kurgulamıştır. Bu mütefekkirler:
1. Montesquie,
2. İmam Gazali,
3. Erzurumlu İbrahim Hakkı’dır.
Doğudan ve batıdan bu büyük mütefekkirler kitabımızda sanal olarak bir araya geldiler. Bizim için atölyeye girdiler. Atölyede çok güçlü dost olduklarını gördük. Geminin ve cansimidinin formülünü bizim için birlikte ürettiler. Nasıl yapıldığını atölyede onlardan öğrendik. Gemilerde bulunsun diye bu kitapla beraber formülü bilgi denizine fırlattık attık.
MÜKEMMEL YÖNETİMİN RUHU

Altın Oranlı Büyüme Modeli ile “Yönetimin Geleceği” değil “Geleceğin Yönetimi” konuşulacaktır. Geleceğin yönetimine mucizevî yaradılış oranı olan Altın Oranla ulaşılması öngörülmüştür.
Kaos Teorisinin işletme alanına uygulanması Altın Oranlı Büyüme Modelinin uygulanması ile mümkün görünüyor. Ancak ne var ki Model, günümüzün işletmesine uygun değildir. Çünkü Model uygulama alanı itibari ile yeni küresel anlayışa ihtiyaç duyar. Bunun için Doğunun moral değerlerinin ve zihin yapısının işletme yönetimine katılması gerekmektedir. Model, doğudan yoksun küreselleşme anlayışına bağlı gelişmiş işletmelere cevap veremeyecektir. Kaos Teorisine göre geliştirilen Model, eski küresel sistemin geliştirdiği Düzen Teorileri ile gelişmiş işletmelere cevap vermeyecektir. Bu sebeple Model günümüzün işletmesi değildir.
Altın Oranlı Büyüme Modeli; yeni küresel anlayış, yeni teori ve yeni yönetici tanımları üzerine kurgulanmış durumdadır. Bu şartlarda Modelin vaat ettiği bir takım kazanımlar söz konusudur. Bu kazanımlar; canlı işletme refleksi kazanması, tahminlerin ötesinde kâr kazanç sunması, uzun ömürlü işletmeler var etmesi ve yeni yönetici tanımlarıdır.
Ticari işletmeler, Uygulamalı Kaos Kuramı ile artık statik (kati bütçeleme) yapısından kurtulup, dinamik yapıya (esnek bütçelemeye) geçebilecekler. Borsada işlem gören hisse senetlerinin zikzaklı (kalp grafiğinde olduğu gibi canlılık davranışı gösteren) yapısına uygun yönetim organizasyon yapısına geçebilecek. Başka bir değişle kaotik piyasa koşullarına uyum sağlayabilecekler. Bu yönetim bilgisi Ceteris Paribus dışında yeni bir yaklaşım, determinizm ötesi. Okonofizik böylece daha anlamlı yapıya kavuşacak. Fraktal yapının ve örüntü bilgisinin işletme yönetimi açısından bir uygulaması ile karşı karşıyayız.
Rowan Gibson'un Geleceği Yönetmek kitabında dendiği gibi, “Şüphesiz geçmiş önemlidir. Bir tarih anlayışına ihtiyaç duyuyoruz. Ancak kötü bir şey olur diye arkamıza bakarak geleceğe ilerleyemeyiz. Geleceğe dönük geri adım atamayız.”
UYGULAMALI KAOS TEORİSİ

Yönetime Benlik Yaklaşımında ele aldığımız benlik, çalışma hayatını şekillendiren önemli bir değişken olarak karşımıza çıkıyor. Benlik değişkeni kendini ya tevazu ya da kibir olarak gösterir. Benliğin kendini göstereceği üçüncü yolu bulunmaz.
Tevazunun ya da kibrin iyiliğini ya da kötülüğünü, benliğin hukuka karşı gösterdiği saygısı belirler. Örneğin hakkı veya hukuku çiğneyene karşı tevazu gösterilmez. Bu tevazu kötüdür. Bunun yanında hakkı ya da hukuku çiğneyene karşı kibir göstermek gerekir. Bu kibir iyidir.
Günümüzde, benliği yok etmeyi düşünmek veya öldürmeyi düşünmek bir erdem olarak algılanıyor. Böyle bir algı yanlıştır. Benliksiz hayat olmaz, benliksiz yönetici olmaz, benliksiz yönetim olmaz, benliksiz hukuka saygı olmaz, benliksiz tevazu ya da kibir olmaz.
Yönetim bilgisi, bilimsel yaklaşımlar dışında şayet sanatsal yaklaşımlarla incelenmiş olsa idi benliğin önemi anlaşılacaktı. Yönetimin sanat tarafını incelemek benliği incelemek demektir. Yönetime Benlik Yaklaşımı ile yönetimin sanat tarafı veya özgün tarafı incelerken tevazunun ve kibrin yönetim açısından etkisi de incelenmek zorundadır. Bu açılardan eserde; tevazu, kibir ve benlik Yönetim Kültürü açısından incelenmiştir.
TEVAZU VE KİBİR

Çalışmanızda tevazu kavramının ve düşüncesinin geniş bir açılımı ve insanın insan ve Yüce Yaratıcı ile olan ontolojik ilişkisi temellendirilmektedir. Artıca belli sayıda da büyük şahsiyetlerin tevazu anlayışlarına vurgu yapılmaktadır. Bu çalışmanın derinlik, genişlik, objektiflik ve rasyonellik boyutuyla felsefi düşünceye Türk kültürüne katkı sağlayacağına inanmaktayım. Sizi tebrik ediyor, başarılı çalışmalarınızın devamını diliyorum.
Selam ve Sevgilerimle.
Prof. Dr. Vahdettin BAŞCI
Atatürk Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi
“Yönetimin; 5000 yıldır üzerinde konuşulan tartışılan bir kavram olmasına rağmen hâlâ üzerinde mutabakata varılmış bir tanımı ve metodu bulunmadığı söylenir. Yönetim ağacının değişik dallarından tutmuş yüzlerce yönetim kitabı var piyasada... Büyük çoğunluğunu okudum. Ancak, samimiyetle söylemem gerekirse okurken tefekkür ettiren bir yönetim kitabına denk gelmemiştim.
Tevazu duygusunun, eylem hali ile başarılı bir yönetim tarzına dönüşerek pozitif çıktılar verebileceğini, medeniyetimizin eşsiz tecrübeleri ile sancılı yaşanmışlıkların ışığında ispat eden, yönetim kavramına alanındaki en orijinal yaklaşım diyebilirim.
Eminim kitapçılar bu eseri klase ederken iş ve yönetim, akademik yayın, felsefe, sosyoloji veya tasavvuf raflarından hangisinde sergileyecekleri konusunda çok zorlanacaklar. Bence hangisine koyarlarsa koysunlar, bu kitap hiçbir rafı yadsımayacaktır.”
Zafer KARA
BOTAŞ, İnsan Kaynakları Müdürü
“Değerli kardeşim Ercan Bey’in bu çalışmasını takdirle karşılıyor, başarılarının devamını diliyorum.”
Prof. Dr. Mehmet TEKİN
GOP Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi
“Fikir olarak memleketimizde/Amasya doğan (şehzadeler şehrine yakışır çıkışıyla) çalışma, İstanbul’un efendilerini, egenin efelerini, Ankara’nın seymenlerini görmüş, dinlemiş, izlemiş bir bütün olarak Anadolu kültürü, tarihi, ahlaki değerlerini referans alan bakış açısı oluşturmuş ve bu yaklaşım tarzıyla yeni bir yönetim anlayışını kamuoyunun takdirine sunmuştur.. Özgün çalışmanızdan dolayı tebrik ederim..
Kenan ŞAHİN
Halkbankası, İçkontrol Yönetmeni
TEVAZU VE KİBİR
.jpeg)
Yönetiminin ruhu olur mu demeyin. Kitabı okuduktan sonra aslında bugün yaşadığımız toplumsal sorunların temelini, yöneticilerin yönetim işlerine ruh katamadıklarından kaynaklandığını anladım. Değerli dostum yazar Ercan Bey kitabında yönetimi farklı bir bakış açısı ile almış. Orijinal tespitleri ve yorumları ilginç örnekleri ile okunmaya değer bir kitap. Kendisini candan kutluyorum.
Doç. Dr. Recep KOÇAK /Gaziosmanpaşa Üniversitesi/Eğitim Fakültesi/ TOKAT
Bir kurumun amiri bulunmak fiili anlamda kişiyi yönetici yapsa da iç dünyası ile konumu arasındaki ilişkiyi sağlıklı bir çerçeveye oturtmayı başaramayan bireyin yaptığı iş beklentiyi karşılamayacaktır.
Yönetmek biraz da yönettiğiniz kitleyle ilgilidir. Özellikle biz doğu toplumlarının yönetimi, maddeden öte bir meziyet gerektirir. İşin ve işi yapanın ruh dünyasına girebilen, kişiye yöneticilik vasfını laik gören elinizdeki eser, inanıyorum ki okuyucusuna bazı değerleri yeniden hatırlatacaktır.
Doç. Dr. Şevket KANDEMİR/Amasya Üniversitesi/ Eğitim Fakültesi/Fen Bilimleri Bölümü/AMASYA
Farklı kültürel ve felsefi yaklaşımların bir çok başlık altında ancak kısa, veciz ifadeler ile günümüz yönetim ve yönetici özelliklerinin geliştirilmesine katkı sağlayacak bir çalışma. Bir çok noktada, daha kapsamlı analizler ve örneklemeler ile daha da genişletilebilecek bir temel çalışma nitelikleri taşımakta. Gerek farklı kültürler arası gerekse aynı kültürün farklı nesilleri arası etkileşim ve bu tür yapıların oluşturduğu organizasyonların yönetimi kapsamında, bu tip farklılıklardan kaynaklanan heterojen yapıların problemleri ile yönetimine yönelik yaklaşımları sunacak daha ileri çalışmaların yapılmasını dilerim.
Doç. Dr. Ali KARA / Atılım Üniversitesi/Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü/ ANKARA
Sevgili çalışma arkadaşım ve dostum Ercan Bey!
Öncelikle sizi tebrik ediyorum. Oldukça güzel ve başarılı bir çalışma! Bence eserinizde her şey var. Bu nedenle bir şeyler öğrenmek isteyen herkese ve bilhassa nasıl başarılı bir lider ve yönetici olurum diyenlere tavsiye ederim! Saygılarımla.
“Nasıl başarılı lider ve yönetici olunur? Yönetimin Ruhunun özünü kavrayarak, diğer insanları severek ve güvenerek! Ercan Bey nasıl mutlu olur? Böyle güzel ve başarılı eserler vermeye devam ederek.”
Radyoloji Uzm. Dr. Cemil ASLAN/“Ararat’ta 320 gün” kitabın yazarı/ AMASYA
Üstadım kitabınızı büyük bir zevkle okudum. Samimiyetimle çok kitap okudum ama bu kitap, adeta Çeşme’de yediğim doğal bir çupradan çok daha lezzetliydi. Ben naçizane kitabın güzel bir ruhu olduğuna inanıyorum.
Bünyamin GÜLMEZ “İnsan tanıma sanatı” kitabının yazarı/ İZMİR
YÖNETİMİN RUHU ÜÇÜNCÜ GÖZ